“Anadolu Buluşmaları” kapsamında, Mart ayı konuğumuz yönetmen Mesut Uçakan oldu…
Mihrimah Kahve’de gerçekleşen etkinlikte hayatına ilişkin bilgiler veren Uçakan, TRT için çektiği Kavanozdaki Adam filminin hikayesini anlattı ve bazı anektodlar paylaştı.
Türk sinema tarihinin ilk bilim kurgu çalışmasını biz yaptık
1987’de negatif filmlerle bilim-kurgu filmi çektiğini aktaran Uçakan, şunları söyledi:
“Türk sinema tarihinin ilk bilim kurgu çalışmasını biz yaptık. ‘Kavanozdaki Adam’ filminde, o şartlarda beyin naklini anlattık. Yoğun bakım ünitesi kuralım dedik. Beyin nakli diye bir şey olmaz. Çünkü üç milyon sinir var. Filmde by pass ameliyatından, köpek ameliyatından görüntüler kullandık imkansızlıktan. Bu sahneler çok ilgi çekti ve piyasa, Avrupa çapında bir yönetmen geliyor diye çalkalandı.”
Uçakan, bir şiir kitabının on filmine bedel olduğunu vurgulayarak, “Şiir daha büyük. Çünkü şiirin iç musikiyle bütün hayatı ve dinamiklerini yakalayabilirsin. Sanatta hassasiyet yakalayabilirsen, insan ilişkilerine de yansır. Ya da tam tersi olarak kabalığınız da yansır. Işığı nasıl kullandığın, planları değerlendiriş biçimin karakterini yansıtır. Kültürel derinlik, fikri yoğunluk, dervişlik varsa o sanata da yansır.” dedi.
Filmde elde bulunan para kadar söz söylenebileceğini ifade eden Uçakan, konuşmasına şöyle devam etti:
“90’lı yıllarda, başörtülü filmler yapmak, yobaz yönetmenlikle suçlanmak demekti. Ben gemileri yaktım. Başörtü mevzuyla ilgili filmler çektim. Sonra yobaz yönetmen yaftasını yedim. Atilla Dorsay, yazdığı bir sinema yazısında ‘Herkes film çekebilir, Mesut Uçakan çekemez’ gibisinden bir ifade kullanmıştı. Yıllarca dinci dinci diye diye dini benim malımmış gibi gösterdiler. Sonra Agah Özgüç, ‘Takva’ filmi için ‘Bak biz de dini filmler yapıyoruz’ dedi.”
Televizyon kurmanın ticari ve siyasi arka planları olduğunu belirten Uçakan, “Trilyonlar verseler sınırlarımın dışına çıkmam. O sınırlar dışında hiçbir şey çekmem. Metin Erksan, Şule Yüksel Şenler’le görüşmek istedi. Beraber gittik. Metin Erksan, meğer Peygamberimizin hayatını filme almak istiyormuş. Şule Hanım, Metin Erksan’a ‘Yüzünü gösterecek misiniz?’ diye sordu. Metin Erksan, göstereceğini söyleyince Şule Hanım üslubunca mümkün olmayacağını anlattı.” diye konuştu.